Ergenlik
yaşları çocukların çevre ve arkadaşlarının da tesiriyle aileden uzaklaşıp
farklı denemelere giriştiği çalkantılı bir dönemdir. Bu yaşlarda çocuklar,
gerginlikten kurtulmak, zevk duymak ve toplumdan kabul görmek için başta
sigara, alkol ve uyarıcı haplar olmak üzere çeşitli uyuşturucu maddeleri de
kullanabiliyor. Onların böyle tehlikeli bir sapma içinde olup olmadığını
anlamak için ebeveynlerin azami dikkat ve gözlem halinde olması gerekiyor.
Çünkü çocuğun uyuşturucu kullanıp kullanmadığı davranışlarının değişmesine
bakılarak takip edilebilir. Ancak, kötüye doğru gidişi anlamak için öncelikle
normal davranışlarını bilmek gerekir. Ancak bu şekilde önemli değişiklikler
fark edilebilir. Aslında ebeveynleri korkutan pek çok değişiklik ergenlik
çağındakilerin normal gelişiminin bir parçası olabilir. Pek çok genç yeni
arkadaşlar edinir. Aileleriyle daha az vakit geçirir ve yetişkinlerin
değerlerine karşı çıkar. Davranışlardaki farklılıklar uyuşturucu kullanımıyla
ilgisi olmayan sorunlardan kaynaklanıyor da olabilir. Duygusal, ailevi ve
ilişkisel çalkantılar bu yaşlarda sık görülür. Ancak tüm değişiklikler
üzerinde düşünmek için bir sebeptir ve ilginizi hak eder.
Uyuşturucu
kullanımının işareti olarak sayılan belirtilerin bazıları uyuşturucu
dışındaki pek çok sebepten kaynaklanıyor olabilir. Sorunlu değişikliklerin
ancak bir kısmı uyuşturucuyla alakalıdır. Sebebi ne olursa olsun çocuğunuz
önemli değişiklikler yaşıyorsa bu sorunlara eğilmelisiniz. Onların sizin
ilginize ihtiyacı var. Acele sonuçlara varmaktan kaçınmanız gerekir. Ancak
çocuğunuzdaki görünüşte sebepsiz değişiklikler uyuşturucu kullanımının
habercisi de olabilir. Çocukların deneme amaçlı kullanım ve duygu durumundaki
değişiklikleri arzulama aşamalarında zaman zaman uyuşturucu kullandığının
farkına varmak çok zordur. Bu nedenle onunla açık konuşmak uyuşturucu
kullanımını engellemenin anahtarıdır. Uyuşturucu kullanımına dair gözle
görülebilir işaretler, genellikle zararlı düzenli kullanım ve bağımlılık
aşamalarında ortaya çıkar.
Okul
başarısı düşer
Okula
devamsızlıkları artar ve sınıfa daha sık geç girmeye başlar.
Notları
düşer.
Okulda
davranış sorunları yaşar.
Okula
ilişkin olumsuz tavırları artar.
Çevresiyle
ilişkileri değişir
Eski
faaliyetlerinden vazgeçer.
Eski
arkadaşlardan vazgeçip uyuşturucu kullanan başka arkadaşlar edinir.
Gizli
kapaklı bir şekilde uyuşturucunun konu edildiği tuhaf telefon görüşmeleri
yapar.
Duygusal
hayat karışır
Kişiliğinde
temel değişiklikler olur: Eskiden dışa dönükken şimdi içe kapanık veya
eskiden içine kapanıkken şimdi dışa dönük, eskiden rahatken şimdi gergin
gibi.
Sebepsiz
duygu durumu değişiklikleri yaşar. Gerginliğin ve rahatsızlığın ardından
gelen marazi neşe hali, aşırı şüphecilik ve paranoya gibi.
Her şey
hakkında (okul, spor, diğer faaliyetler) daha umursamaz olur.
Unutkanlığı
artar.
Ailesinden
uzaklaşır
Çok gizli
kapaklı yaşamaya çalışır. (bunu özel hayata gereksinimi ile karıştırmayın)
Aileden uzaklaşır.
Evde daha
sorumsuz davranmaya başlar.
Evde daha
fazla çekişme yaşar.
Fiziksel
olarak geriler
Kızarmış
gözler
Kişisel
temizlikte kötüye gidiş
Kilo kaybı
(bazı uyuşturucular söz konusu ise)
Uyku
bozuklukları
Yorgunluk
ya da aşırı hareketlilik halleri görülmeye başlar.
UYUŞTURUCU
NEDİR?
Hayatın
sürdürülmesi için gerekli olmadıkları halde,keyif verici özellikleri nedeni ile
kullanılan ve kullananlarda bedensel ve ruhsal zararlara yol açan maddelere
uyuşturucu maddeler diyoruz.
Uyuşturucu
bağımlılığı, bireyin maddeyi kendi iradesi ile kullanmasıyla başlar, ancak bir
müddet sonra istese de maddeyi bırakamayacak hale gelir. Böyle insanlar mutlaka
en kısa zamanda tedavi edilmelidir.
Dünya
sağlık örgütü madde bağımlılığı tabirini uygun görmüştür.DSÖ 8 ana grup altına
incelemektedir.
- OPYAT TİPİ BAĞIMLILIK: Opyat tipi bağımlılık, morfin, kodein, eroin
ve metadon maddelerini kapsamaktadır.
- ALKOL, BARBÜTÜRAT, BENZODİAZEPİN TİPİ BAĞIMLILIK:
- ESRAR TIPI BAGIMLILIK: Esrar tipi bağımlılık içine marihuana ve
haşhaş girmektedir. Marihuana Hint Keneviri denilen bitkinin yapraklarının
kurutulması ile, haşhaş ise bitki özsuyunun çözücülerde işlenmesiyle elde
edilir. İkisi arasında etken madde (THC) yoğunluğu açısından fark olup,
etken madde Marihuanada %6-10 arasında iken Haşhaşta %12’nin üzerine
çıkabilir.
- KOKAIN TIPI BAGIMLILIK: Kokain son derece şiddetli bir uyarıcı olup,
doğrudan beyin kabuğunu etkiler. Uyarıcı etkisi beyinde madde depolarını
adeta bir anda boşaltmasına bağlıdır. Bu şiddetli etkisi nedeniyle beyni
uyuşturan diğer maddelerle birlikte kullanılması çok sık rastlanılan bir
olgudur. Alındıktan çok kısa bir süre sonra, yaklaşık yirmi dakikada
metabolize olduğundan etkinin devamı açısından yeniden alınması
gerekebilir. Kokaine bağlı doz aşırılığından ölümler, bu bağımlılık maddesinin
hızlı metabolize olmasından kaynaklanmaktadır. Hızlı gelişen bir
bağımlılık sürecine sahiptir.
- UYARICI TIPI BAGIMLILIK: Uyarıcı (psikostimulan) ilaçlar tıpta bazı
uyku bozukluklarının tedavisinde ve çocuklarda görülen aşırı hareketlilik
diye çevirebileceğimiz (Hiperkinetik, Dikkat Eksikliği) klinik bir sorunun
iyileştirilmesinde sınırlı olarak kullanılmaktadır. Temel yaşamsal
gereksinimleri (uyku,yemek yeme vs.) ortadan kaldırma etkisine sahip
olduklarından tedavi dışı amaçlarla yüksek dozlarda kullanılabilmektedirler.
Zayıflama, uykusuzluk gibi öznel gereklere ve bahanelere bağlı olarak
yanlış ve kötüye kullanıldıkları bilinmektedir. Bir sonraki kullanımda,
ilk doz ile ulaşılan etki için kullanılan miktarın arttırılması
gerekmekte, bu da bağımlılığa ve doz aşırılığından ölümlere yol
açmaktadır.
- HALLÜSINOJEN TIPI BAGIMLILIK:
- SOLUNAN ÇÖZÜCÜ TIPI BAGIMLILIK: Solunan çözücü tanımı, solvent-inhalant
sözcüklerinin karşılığı kullanılmıştır. Bu grup maddeler arasında genel
anestezikler olduğu gibi, endüstriyel tüketim maddeleri de bulunmaktadır. Bu madde grubunda ; oje, daksil,
metal parlatıcılar, yapıştırıcılar, kuru temizleme maddelerie, saça şekil
veren püskürtücüler, hatta kokulu kalem ve silgiler bulunmaktadır.
Bu maddelerin ulaşılabilme kolaylığı ve temin edilme ucuzluğu nedeniyle
yaygın kullanılması nedeniyle çok küçük yaşlarda bağımlılığa yol açmakta
ve havadaki yoğunluğu nedeniyle dolaylı yoldan bağımlılık yapmaktadır.
- TÜTÜN TIPI BAGIMLILIK: Tütün bağımlılığı en az alkol kadar geçmişe
sahip bir bağımlılık tipi olup, bedensel süreçlere bağlı olarak yaptığı
bağımlılığın modellenebilmesi son 15 yıl içinde olmuştur. O zamana kadar
fizik değil psikolojik bağımlılık yaptığına inanılmıştır. Ülkemizde bir
toplum sağlığı sorunu olarak alkolle birlikte en yaygın bağımlılık
tipidir.
UYUŞTURUCU
MADDELERİN SUÇA ETKİSİ..
|
Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları
Hastanesi'nde görevli Prof.Dr. İbrahim Balcıoğlu, Doç.Dr. Armağan Samancı ve
Dr. Ayhan Akcan tarafından, Bayrampaşa Kapalı Cezaevi'ndeki 381 tutuklu ve
hükümlü üzerinde "Madde Kullanma ve Kullanım Özellikleriyle, İşledikleri
Suçlar Arasındaki İlişki" konulu bir araştırma yapıldı. Çok ilginç
sonuçların alındığı bu araştırmaya göre, mahkumların yüzde 63.5 'inin
cezaevine girmeden önce alkol ve madde kullandığı belirlenirken, bağımlıların
yüzde 52.5 'lik kısmının alkollü içecekler kullandığı, yüzde 36.2 'sinin
birden fazla madde, yüzde 31.8 'inin esrar, yüzde 27.3 'ünün eroin, yüzde
19.4 'ünün hap ve yüzde 2.1 'inin ise bally-tiner kullandığı saptandı.
|
Suçun işlendiği anda
kullanılan madde çeşitleri
|
|
İlk suç işleme yaşı
|
Alkol
Esrar
Hap
Kokain
Eroin
Bally - Tiner
Diğerleri
|
Yüzde
45.6
yüzde 28.2
yüzde 31.8
yüzde 10.8
yüzde 2.1
yüzde 2.8
yüzde
2.6
|
|
9
-15
16 - 20
21 - 25
26 - 30
31 - 35
35 ve üstü
|
yüzde
7.8
yüzde 25.5
yüzde 21.2
yüzde 18.1
yüzde 13.6
yüzde
13.8
|
|
|
|
|
|
Yüksek
eğitim düzeyinde olan mahkumların işlediği suçların yüzde 67 'sini narkotik
suçlar, yüzde 11 'ini hırsızlık oluştururken, düşük eğitim seviyesinde ise
yüzde 60 'ı narkotik, yüzde 21 'i hırsızlık suçlarını gerçekleştirmiş.
Cezaevindeki kullanıcıların yalnızca yüzde 20'lik bölümü tedavi olma
isteminde bulunurken, madde kullanan suçluların yarısının tutuklandıktan
sonra yoksunluk belirtileri yaşamaları, kullanılan madde sıklığı ile suç ve
suça yönelim arasındaki ilişkiyi gösteriyor. Yoksunluk belirtisi yaşayan
alkol veya madde kullananların ancak yüzde 22 'lik gibi bir oranının cezaevi
koşullarında tedavi edilmesi de ülkemizdeki cezaevi koşullarının durumunu
ortaya koymakta.
|
1995 Yılı rakamlarına göre;Türkiye’ de yakalaşık
olarak günde 2,2 milyon litre içki tüketilmektedir. Alkollü içeceklerde günde
95,5 milyar TL harcanmaktadır.
Türkiye ‘ de kişi başına sigara tüketimi, Avrupa
ülkeleri arasında ikinci sıradadır. Ülkemizde erkeklerin %53,3’ ü kadınların
%24,3’ü sigara içmektedir. Bütün nüfustaki kanserlilerin %30’u sigaraya bağlı
olarak ortaya çıkmaktadır.
Uyuşturucu madde bağımıyla ilgili olarak 1991-1993
yılları arasında AMATEM ‘e yatan 1057 hastanın %73,7’si 20 yaşın
altındadır.
LİSELER
UYUŞTURUCU ABLUKASINDA
Sağlık Bakanlığı'nın 7 ilimizde yaptırdığı
araştırmanın sonucuna göre, Türkiye'de uyuşturucu madde ve alkollü içecek
kullanımında korkunç bir artış yaşanıyor. Yapılan araştırma, gençlerin nasıl
bir felaketin eşiğine geldiğini ortaya koyması bakımından son derece önemli.
Birleşmiş Milletler Uyuşturucu Raporu'na göre ise, dünyada 200 milyon insan
uyuşturucu kullanıyor.
Sağlık Bakanlığı'nca zararlı alışkanlıklarla ilgili
yapılan araştırmada, uyuşturucunun Türkiye'yi bir ahtapot gibi sardığına dikkat
çekiliyor. Türkiye'nin 7 büyük ilindeki liselerde okuyan öğrenciler arasında
yapılan araştırma sonucuna göre; öğrencilerin yüzde 53'ü esrarı deniyor, yüzde
22'si ara sıra kullanıyor, yüzde 8.5'i sürekli kullanıyor. Eroini deneyenler
yüzde 10, sürekli kullananlar yüzde 4. Öğrencilerin 8.8'i kokaini denerken,
yüzde 4'ü sürekli kullanıyor. Yüzde 35'i yapıştırıcı ve uçucu madde deniyor,
yüzde 6'sı devamlı kullanıyor. Tüm öğrenciler üzerindeki genel sonuç ise şöyle;
yüzde 32'si esrarı, yüzde 22'si ilaç ve hapı, yüzde 6'sı morfini, yüzde 5'i de
kokaini deniyor. İlk defa uyuşturucu madde kullananların kullanma nedenleri de
oldukça ilginç. Yüzde 83'ü arkadaş grubuyla, yüzde 28'i merak, yüzde 25'i
arkadaş etkisi, yüzde 5'i bilmeden, yüzde 13'ü başka nedenlerle madde
kullandığını söylüyor. Sağlık Bakanlığı'nın incelemelerine göre, madde kullanım
oranları sıralamasında İzmir ilk sırada yer alıyor. İzmir'den sonra
Diyarbakır ve İstanbul geliyor. Konya, Bursa, Ankara, Adana illeri de birbirini
takip ediyor. Araştırmaya katılan her 5 kişiden biri çevresinde bir kişinin
madde kullandığını itiraf ediyor.
Bir toplumda psikoaktif madde kötüye kullanımı buz
dağına benzer. Polisin yaptığı tutuklamalar, tıbbi problemler, madde
bağımlılığı tedavisi yapan programlara başvuru ve taramalara yansıyanlar
problemin yüzeyde görünür kısmıdır. Bu belirteçler altta yatan problemin ancak
bir kısmına ulaşabilir.
UYUŞTURUCU
VE GENÇLİK
Madde kullanımı genellikle erken başlar. 15 yaşından önce başlaması kötü
gidiş işaretidir. Başlangıç en sık 18-25 yaş arasıdır, 25 yaşından sonra
azalır. Sigara, daha sert maddelere en önemli geçiş maddesidir. Gençlerde
alkolizmin en güçlü belirleyicisi sigaradır. Sigara bağımlısı gençlerin büyük
çoğunluğu alkolik değildir ama alkolik gençler arasında sigara tiryakisi
olmayan yok gibidir. Yoğun alkol kullanımı da gençler arasında silah taşımanın
en güçlü belirleyicisidir. Yanı yanında silah taşıyan gençlerin önemli
çoğunluğu aynı zamanda yoğun alkol kullanan gençlerdir. Alkol de dahil olmak
üzere bütün uyuşturucu maddelerden dolayı olan ölümleri intihar ederek
ölenlerle toplayın yine bir yılda sigaraya bağlı nedenlerle ölen gençlerin
sayısına ulaşmaz.
Esrar, en sık kullanılan yasa dışı maddedir ve diğer yasa dışı maddelere
geçiş maddesidir. Esrar kullanımı motivasyonu azaltıp okul başarısını düşürür,
bunun verdiği sıkıntıyı bastırmak için esrar kullanımı artar.
Uyuşturucu ve alkol bağımlıları bu maddeleri kullanmaya genellikle genç
yaşta başlarlar; ileride giderek kötüleşecek olan bağımlılık macerasının ilk
adımları erken yaşlarda atılır. Bunun pek çok nedenleri vardır. Bu nedenleri
anlatabilmek için öncelikle gençlik dönemindeki doğal psikolojik ve sosyal gelişimi
anlatacağız.
Ergenlik döneminde psikososyal gelişim ve madde kullanımına zemin
hazırlayan süreçler
Gençlik, değişim ve toplumda yer edinme dönemidir. Genç, doğumundan
itibaren bağımlı olduğu anne ve babasından özerk hale gelirken arkadaşlarına
bağlanır ve onların baskısına açık bir hale gelir. Bu dönemde kimlik gelişimi
gerçekleşmekte, toplumsal roller belirginleşmektedir. Bunlarla ilgili yaşanan
zorluklar güçsüzlük, yabancılaşma ve isyan duyguları doğurur.
Anne ve babadan bağımsızlaşma doğal sürecinde genç, davranışlarını bir
grup içinde deneyerek geliştirir. Grup içinde reddedilme bir genç için
katlanılabilecek en zor şeylerdendir. Sigara, alkol ya da herhangi bir
uyuşturucu o grup içinde norm olmuşsa ya de o grubun elemanı olmanın bir şartı
gibiyse, gruptaki yerini kaybetme ya da alay edilme endişesi gence
uyuşturucunun etkilerinden daha korkunç gelir. Bu grup etkileşimini dar
kapsamlı bir arkadaş grubu olarak düşünmemek gerekir. Örneğin okulda, gencin
doğrudan yakın arkadaş olmadığı ama ortamda baskın olan diğer kişilerin
tutumları dahi gencin davranışlarını yönlendirmede etkilidir.
Ayrıca, gençlikte farklı bir boyut kazanmaya başlayan kız-erkek
ilişkileri ve bu ilişkiler içindeki bağlanma durumları, kendini kabul ettirme
çabaları, çekici görünme isteği de kişinin davranışlarını yönlendirir.
Ergenlikte düşünce
dünyası genişler, soyut ve teorik düşünme başlar. Dolayısıyla bu yaşlardaki
genç her şeyi sorgular. Yetişkinler için doğal kurallar haline gelmiş şeyleri
kendi süzgecinden geçirerek içselleştirmek ister. Çoğu zaman da sırf kendisini
farklı bir birey olarak ortaya koyabilmek amacıyla yerleşik değerleri
reddedebilir. Çünkü kendisinin anne ya da babasının bir kopyesi ya da uzantısı
değil ayrı ve bağımsız bir birey olduğunu ispatlamaya çalışma bu dönemin en
doğal çabasıdır. Aynı zamanda gençlik, en idealist dönemdir, bu çağda kişi her
şeyi mümkün görür. Ayrıca ego sentrik (ben merkezci)’dir ve herkesin kendisi
gibi düşünmesini bekler. Gereği gibi aşılırsa bu dönemin sonunda hayat
felsefesi, kişisel değerler, hayatın anlam ve amacı gibi kavramlar oluşur.
Gençlikte riskler daha kolay alınır. Çevreyi etkileme ve kendini ispatlama
çabasının yanında Testosteron hormonundaki artış da bunda etkilidir. Olası kötü
sonuçlar kolaylıkla minimize ve göz ardı edilir. “Bana birşey olmaz” düşüncesi
hakimdir. Gelecek ve gelecekte olabilecek riskler çok uzak uzak görülür. Genç,
o anda oradaki sonuçlarla daha çok ilgilidir. Örneğin alkol ya da maddenin o
anda vereceği doyum ya da çevrenin baskılarından kurtulma genç için önemliyken
sigaraya bağlı yıllar sonra çıkabilecek sağlık sorunlarını pek de umursamaz.
UYUŞTURUCU BAĞIMLILIKLA
İLGİLİ RİSK FAKTÖRLERİ:
Aile ile ilgili risk faktörleri:
Anne ve baba desteğinin az olması
|
Anne ve babada madde kullanımı
|
Anne ve babanın gencin alkol kullanımına izin
verici, fazla toleranslı bir tutum içinde olması
|
Anne ve babanın çocuk ile ilişkisinin kalitesi
(ayrılan vaktin uzunluğundan çok bu vaktin nasıl değerlendirildiği
önemlidir.)
|
Tutarsız disiplin (anne ve babadan birinin
yasakladığına diğerinin izin vermesi ya da farklı zamanlarda aynı ebeveynin
farklı tutumlar sergilemesi)
|
Anne ve babanın çocuğun aktivitelerine
ilgisizliği
|
Başarının ödüllendirilmeyişi, suçluluk duygusu
uyandırmanın eğitim metaodu olarak kullanılması
|
Çevrenin gerçekçi olmayan beklentileri (çok
başarı beklenmesi ve bu nedenle mevcut başarının takdir edilmeyişi gibi)
|
Çocuğun okuldan sonra kendine bakması
|
Sosyal risk faktörleri:
Yaşam stresleri (göç, işsizlik vs)
|
Madde kullanan arkadaş grupları içinde olmak
|
Düşük okul başarısı
|
Düşük sosyoekonomik düzey
|
Göç yaşama
|
Okul döneme çalışma
|
Cinsel ya da fiziksel taciz yaşama
|
Kişilikle ilgili
faktörleri
Girişkenliğin az olması
|
Kendine güvenin az olması
|
Kendini
kontrol etme yeteneğinin az olması
|
Başetme mekanizmalarının
kötü olması
|
Dışarıdan kolay
etkilenme
|
Agresif kişilik yapısı
|
Heyecanlı, dürtüsel,
asi, kötümser kişilik yapıları
|
Sosyal değerlere
yabancılık
|
Davranış bozuklukları
|
Rol modelleri: Gencin kendisine örnek aldığı
kişiler, bazı maddelere başlamasını kolaylaştırır. Örneğin ağzında sigarayla
çekilmiş pozları ünlü olan James Dean’e hayran olan bir genç, O’nu taklit
etmek, O’nun gibi çekici görünmek için sigaraya başlayabilir. Bu yönden de
gerek medyaya gerekse anne ve babalara görev düşmektedir. Gençler aile içinden
ve çevresinden başlamak üzere iyi rol modelleri bulabilmelidirler.
Genetik faktörler:Araştırmalar
göstermektedir ki özellikle alkol bağımlılığı genetik yatkınlıkla yakından
ilişkilidir. Hatta evlatlık verilmiş kişilerde alkolik olma sıklığının,
kendilerini yetiştiren aileden daha fazla biyolojik anne ve babalarındaki
alkolizmle ilişkili olduğu bulunmuştur. Alkolizme yatkınlık alkole dayanıklılık
şeklinde nesilden nesile aktarılmaktadır. Yani alkole daha dayanıklı olanlar
çok içtikleri halde az etkilendikleri için daha çok içerler ve sonunda daha
kolay alkolik olurlar ve bu özellik yani alkolün etkilerine dayanıklı olma
kalıtımsaldır. Özellikle babası ya da erkek kardeşinin alkol problemi olan
erkekler sosyal içicilikten bile sakınmalı, alkolden tamamen uzak
kalmalıdırlar.
Beklenti: Alkolün
sosyal ilişkileri kolaylaştırdığına, amfetaminin performansını arttıracağına,
sigaranın kendisini olgun gösterdiğine vs. inanan kişiler bu maddeleri
kullanmaya daha kolay ve erken başlarlar
Koruyucu faktörler:
Duygusal
olarak destekleyici anne ve baba.
|
Anne ve baba ile iyi iletişim
|
Organize okul aktivitelerine katılım
|
Akademik başarıya önem verilmesi
|
UYUŞTURUCU KULLANIMININ
ERKEN BELİRTİLERİ:
Aileler ve eğitimciler aşağıdaki belirtileri gösteren gençlere dikkat
etmelidirler. Uyuşturucuya yeni başlamış bir genci farketmek, durum ilerlemeden
önlem alabilmek için önemlidir.
Çocuğunuzun Uyuşturucu Madde Kullandığını Nasıl Anlarsınız?
Uyuşturucuların kullanılması davranış
değişikliklerinde ve bünyedeki emarelerde kendini gösterebilir. Bununla beraber
bu işaretler kesin delil sayılmazlar. Uyuşturucunun kullanılmasında kesin delil
olan bünye emaresi enjeksiyonda (bilhassa eroinde) görülür. Daha çok kol ve
bacak damarları boyunca olmak üzere, bağımlının bütün vücudunda iğne izleri
vardır. Bunlar sivrisineğin soktuğu yerlere benzer ve muhtemelen iltihaplıdır.
Tabi iğne ile tedavi gören hastaların vücudunda da iğne izlerinin bulunduğu
unutulmamalıdır.
Kullanılan uyuşturucunun cinsine ve kullanma şekline göre değişen aletler,
zehir in alınışı ve çeşidi hakkında fikir verir. Vücuttaki emarelerin çokluğu
bağımlılık ihtimalinin işareti ise de, uyuşturucu kullanılmasının kesin
delilleri olarak kabul edilmemelidir, fakat uyanık olunmalı, olaylar dikkatle
izlenmeli ve değerlendirilmelidir. Bunlar mesela, el titremesi, ter boşanması,
uykusuzluk, huzursuzluk, sükunet ile sinirlilik hallerinin birbirini takip
etmesi gibi işaretlerdir. Davranış değişiklikleri de uyuşturucu bağımlılığın
işareti sayılır. Gençlerde rastlanan ve göze çarpan bu ve benzeri haller,
ergenlikle ilgili çok normal sebeplerde olabilir. Örneğin ergenlikte:
Okul başarılarındaki nişler ve yükselişler, Aile münasebetlerinden ayrı kalma,
uzaklaşma, Ruh halinde değişiklikler, İlgi alanlarının sık sık değişmesi söz
konusu olabikmektedir.
Bunlar tehlike işaretleridir :
Daha önce bizlerle olmaktan zevk alan,
programlar yapan kızımız veya oğlumuz, bizden uzak durmaya başlamışsa, ilgi ve
istekleri sıklıkla değişiyorsa, maymun iştahlı olmuşsa, daha önce eğitim
konusunda verdiği kararı değiştirmişse, kararsızlıklar yaşıyorsa...
Ruhsal yönden içine kapandığını, aşırı
sinirli olduğunu, alınganlaştığını, sonra tekrar normale döndüğünü
farkediyorsak
Başarı oranı tamamen ve her derste düşmüş
ise, arkadaşlarını çok sık değiştiriyorsa, eski arkadaşlarına sırt çeviriyor ve
çevreyle ilişkilerden kaçıyor, işini yada okulunu bırakmak istiyorsa.
Hiçbir şeye ilgi duymuyor ve herkezden uzak
kalıyorsa, geleceğe dönük hiçbir adım atmıyorsa.
Ani ve çabuk duygu değişimleri varsa, yemek yeme
düzeninde bozukluk oluyorsa.
Yalan söylüyor ve evden ufak tefek şeyler
kayboluyorsa.
Elbisesinde, yatağında ufak yanıklar ve
yırtıklar oluşmuşsa, farklı yerlere gittiğine dair ipuçları varsa.
Tuvalette uzun süre kalıp, oradan rahatlamış
olarak çıkıyorsa.
Odasında, üstünde pudraya benzer şeyler varsa
bunlar bize bir problemin olduğunu düşündürmelidir. Ama bütün bunları, tek
başına anne yada baba olarak halletmeye kalkışmamak, mutlaka bir uzmandan
yardım almak gerekir.
Eve gelmeyen çocuk neler yaptığını saklamaya
çalışır, gerçeği gizlemek için yalan söyler. Bazen de o gece nerede olduğunu ve
neler yaptığını gerçekten hatırlayamaz.
Sakin biri olarak tanıdığınız çocuk aniden sinirli
ya da aşırı vurdumduymaz, umursamaz, hiçbir şeyle ilgilemez bir kişiliğe bürünür.
Çocuk okuldan kaçmaya başlar. Özellikle öğle saatlerinde, uyuşturucu aldıktan
sonra sık sık okuldan kaçmasıyla dikkati çeker.
Eski arkadaşlarıyla görüşmemeye başlar, yeni yeni
arkadaşlar edinir. Bunlar yaşça ondan büyük olurlar ve hiçbir zaman onun evine
gelmezler.
Teninin rengi hastalıklı gibidir. Yüzü solar, gözler çukurlaşır, bakışları
anlamsızlaşmaya başlar. Uyku saatleri değişir. Gündüzleri uyuma ihtiyacı
duyarken geceleri uyuyamaz.
Uyuşturucuyu gece almışsa bütün gece gayet canlı olmasına karşın sabaha
doğru yorgun ve huzursuz olur, yataktan kalkamaz.
Çevresindekilerden sürekli para ister. Ama parayı nereye harcadığını
açıklayamaz. Para bulamayınca alabildiğine hırçınlaşır. İştahı kaybolur,
devamlı kilo kaybı görülür.
ÖNLEME
YOLLARININ TEMEL İLKELERİ
Önleme programları yukarıda anlatılan risk gruplarına yönelik olmalı.
İçeriği “sadece yapma” demenin ötesinde olmalı, çünkü bunun işe yaramadığı
artık bilinmektedir.
Gençleri uyuşturucudan uzak tutmak için maddeyi kullanma nedenlerine
alternatif yollar üretmek gereklidir. Onların olgun gözükmek, büyümenin verdiği
sıkıntı ile başetme, gruba kabul edilme kaygıları, ebeveynden farklılığını
belli etme gibi kaygıları ciddiye alınmalı ve bunları aşabilecekleri sosyal
fırsatlar önlerine açılmalıdır.
Bizlere düşen
görevler:
1.Aileye düşen
görevler
2.Medyaya düşen
görevler
3.Devlete düşen
görevler
Aileye Düşen Görevler
Uyuşturuculardan korunmada en büyük vazife
aileye düşmektedir. Aile toplumun temel çekirdeğidir. En başta anne ve baba,
çocuklara örnek olmalıdır. Çocuklar, her türlü sıkıntılarını ve problemlerini
öncelikle anne ve babalarına açabilmelidirler. Problemlerin ilk defa aile
büyüklerince değerlendirilmeleri şarttır.
Çocuklarımız uyum
sağlama yeteneğini aile içinde, anne ve babadan öğrenirler ve öğrendiklerini
kendi kendilerine uygularlar.
Bunun için ana-babalar nelere dikkat etmelidir.
1)
Çocuklarımız bizi kendilerine örnek
alırlar ve taklit ederler !
Çocuk
eğitiminin önemli bir kısmını, çocuklarımızın her gün görebilecekleri tutum ve
davranışlarımız oluşturmaktadır. Bu bağımlılık konusunda da aynıdır.
Çocuklar burada da bizden gördüklerini
uygulayacaklardır: Örneğin;
Alkolle olan ilişkiniz nedir?
Alkollü
bazen ve güncel yaşamı biraz renklendirsin diye mi içiyorsunuz?
Yoksa
bazı problemleri unutabilmek için mi?
Yoksa
artık alıştığımız ve alkolsüz yamadığımız için mi?
Sigarayla olan ilişkiniz nedir?
Çocuklarımıza sigara içtiğimizi ve sigarasız yapamadığımızı daima gösteriyor
muyuz?
Sigarayı
bırakmak istediğimiz fakat bırakamadığımızı tekrarlayıp durmakta mıyız? (
Bilhassa annelerin sigara alışkanlığından çocuklar yakından etkilenir. )
İlçlarla olan ilişkiniz nedir?
Önemli önemsiz her ağrı ve sızıda hemen ilaç alıyor muyuz ?
Kendinizi daha iyi hissedebilmek için sık sık ilaç mı alıyoruz ?
Yoksa
ilaçları bizi bunaltan olayların etkisini azaltmak için mi alıyoruz ?
Sorularına cevap vermeli ve şu sonuca varmalıyız:
Çocuklarımız
bizim davranışlarımızı izler ve onlara da sorunlarının çözümünde, bizim
davranışlarımızı örnek alırlar.
2) Çocuklar aynı
zamanda ana-babalarının birbirlerine olan tutum ve davranışlarını da
kendilerine örnek alırlar.
Birlikte
yaşamak bazen mutluluk içinde, bazen de sorunlu olabilir. Önemli olan,
anlaşmazlıklarda biz büyüklerin nasıl davrandığımızdır?
Örneğin;sorunlarda
Anlaşmazlıklarda karşılıklı oturup konuşabiliyor muyuz?
Her iki
tarafında kabullenebileceği bir çözüm yolu bulabiliyor muyuz?
Taraflardan birisi buna “evet” demek zorunda mı kalıyor?
Sorunlar
yokmuş gibi davranıp uyum içinde yaşıyormuşsunuz gibi görünmeye mi
çalışıyorsunuz?
Sorunlardan kaçmak için kendimizi çalışmakla veya çocuklarımızla mı
avutuyorsunuz?
Baba
olarak çok sert, anne olarak her şeyi bağışlayan yumuşak biri miyiz?
3) Çocuklarımıza
sorumluluk,bağımsızlık,özgüven duygusunu verebilmek, onları uyuşturucu
alışkanlığından uzak tutabilecek en önemli unsurdur!
Bağımsız olarak yetiştirmek ne demektir?
Ana
Babalar çocuklarına özgüven ve bağımsızlık duygusunu nasıl verebilirler?
Bu
duyguları verebilecek eğitim nasıl olmalıdır?
Çocukların kendilerine güvenebilmeleri, kişilik
sahibi olabilmeleri için yalnız başlarına ana-babasız hareket edebilecekleri
alanlara ihtiyaçları vardır. Burada ana babalara düşen görev çocuklarına bu
serbest alanda yol göstermek ve serbestliğin sınırlarını da açık olarak
belirlemektir. Eğer ana-babalar çocukları için her şeyi yapıyorlarsa sadece
onları şımartmakla kalmaz, aynı zamanda onları pısırık ve beceriksiz kişiler
olarak yetiştirmiş olabilirler.
Bu
nedenle; çocukların belirli konularda yaşlarına uygun olarak ve kendi
başlarına serbest hareket edebilmeleri, onların kendi davranışlarını kontrol
edebilmeleri için çok önemlidir.
Onlara da sorumluluk,özgüven,bağımsızlık
duygusu geliştirmeli,sevgi ve anlayış göstermelidirler.
Çocuk
kendi başına bir konuda kar verirse, belirli bir sorumluluğa girecektir. Bu
ona ağır gelebilir ama eğer sonuç olumlu olursa, çocuk verdiği kararın doğru
olduğunu öğrenecektir. Sonuç olumsuz olursa bu tecrübe ona her zaman için
yararlı olacak ve özellikle onun sorumluluk duygusunu artıracaktır.
Ana-babalar
çocuğun yaşına göre bazı kararları kendisinin vermesine ve ona zarar
vermeyecek sorumluluklar almasını destekler ve yine yerine göre sonuçlarını
çocuğun kendisinin üstelenmesini isterlerse, bu durum çocuk tarafından
ana-babanın ona güveni olarak yorumlanacak ve çocuğun kendi kendine güvenini
artıracaktır.
Bağımsızlık
ve sorumluluk duygusu ancak uzun sürede küçük adımlarla verilebilir. Her
yaşta çocuk için hoş görü ve bağımsızlığın belerli sınırları olması
kaçınılmazdır.
4.Sınırsız hoşgörü;
Çocukların gerçek yaşamı tam anlamıyla
kavrayamamalarına ve nerede ne zaman, nasıl davranabilmesi gerektiğini
kestirememelerine sebep olacaktır.
Gereksiz
sınırlamalar ve yasaklamalar ise; çocukların yaşamında gerekli olan bazı
konularda beceriksiz kalmalarına, karamsarlık ve şüphe içinde bulunmalarına
ve dolayısıyla yeni problemlere yol açacaktır.
5.Kesin olarak belirlemeyen sınır ve sorumluluklar;
Ana-babanın
bugün böyle yarın başka şekilde davranması veya aynı bir konuda çelişkili
tutumu yine, bazen sert davranmak ve çok dar sınırlamalar koymak; bazen de
sınırlamaları kaldırıp onu tamamen serbest bırakmak, çocuğun ileride kendi
kendine karar verebilmesini engelleyecek ve onu şaşkın bir duruma sokacaktır.
Oysa ki çocuğun kendi kendine bazı konularda karar verebilme becerisi kişiliğinin
oluşması için yararlı olacaktır.
Çocuğunuzun
16 yaşından küçükse :
Çocuğunuza
mutlaka daha fazla zaman ayırmak zorundasınız.
Aile
içi yaşantının düzen ve şartlarını inceleyip gereğinde belirli değişiklikler
yapmalısınız.
Çocuk
zor durumda diye onun sorumluluk ve yükümlülüklerini üstlenmek yerine,ona
durumdan kendisinin sorumlu olduğunu anlatmalısınız.
Aynı zamanda ona verdiğiniz izinlerde (
öreğin; serbest zaman sürelerinde) belirli kısıtlamalar yapmalısınız.
En
önemlisi de ;
Çocuğunuza sevgi ve yakınlığınızı devam
ettirmelisiniz.
Çocuğunuzun olumlu davranışlarını destekleyip ona
cesaret vermeye çalışmalısınız.
Çocuğunuzun samimi olduğu kişi ve kuruluşlara,
örneğin; okulu,öğretmeni ve arkadaşları ile ilişki kurmalısınız. Eğer
yukarıda sıraladığımız çabalar sonuç vermezse 16 yaşından büyükler için
tavsiye edeceğimiz çarelere baş vurmanız gerekecektir. Madde bağımlılığını
önlemede anne-baba sorumluluğun önceliklidir.
16 yaşından büyükse ve;
Söylenenlere hiç kulak
asmıyorsa,
Sizi sadece ihtiyaç
halinde kullanmak yetiniyorsa,
Hiçbir yardımı kabul
etmiyor ve yapılan tavsiyeleri hiç
dikkate almıyorsa,
Sizin için bu safhadan sonra artık
alabileceği maddi ve manevi sorumluluğu gencin kendisine bırakmanın zamanı
gelmiş demektir. Ancak, burada sabırlı olmalı sorumluluklar yavaş yavaş
verilmelidir.
Bu
durumda yine belirli sınırlar koymanız gerekir:
Evinizde yine hak
ve ödevleri siz belirlemelisiniz.
Çocuğunuzun
vereceği karaların sonucunun da ona ait olduğunu vurgulamalısınız.
Çocuğunuzun vermiş olduğu karaların olumsuz sonuçlarına kendisinin
katlanmasını isteyerek ona fikirlerini değiştirmedikçe böyle durumlarda
yalnız başına kalacağını açıkça göstermelisiniz.
Çocugunuza
sitem etmeden aranızdaki diyalogu devam ettirmeye çalışmalınız. Bu bazen
sizin kesenlikle kabul edemeyeceğiniz, fakat göz yummak zorunda kalacağınız
durumları da kapsayacaktır. Bunlardan başka çocuğumuzun; boş vakitlerini
değerlendirmeye, spora,sanatsal çalışmalara yönlendiriniz ve destekleyiniz.
Bu konuda gençlerimizin dikkat edecekleri
noktalara gelince;
Gerek sevgiyi ve
mutluluğu muhakkak ki kendi yuvalarında aramalıdırlar.
Kötü arkadaş
guruplarından uzak durmaları gerekir. Böyle kişiler davranışlarından, hareket
ve sözlerinden anlaşılır.
Boş zamanları en
iyi şekilde (okumak, kültürel ve diğer faydalı faaliyetlerde bulunmak gibi
meşguliyetlerle) değerlendirmelidirler.
Yine gençlik
dönemi ; halk arasında söylendiği şekliyle "delikanlılık"
devresidir. Bu yaşlarda kişilik icabı, gelecek için her an problem
oluşturabilecek hareketlere girilebilir, kararlarda isteksizlik olabilir.
Gençler bu hususu daima göz önünde tutmalı büyüklerin uyarılarını dikkate
almalıdırlar.
Bu noktada gençlerimizi uyuşturucunun içine
çeken alt kültürden bahsetmek gerekir. İçki uyuşturucu, kumar, şans oyunları,
sapıklıklar, fuhuş evden kaçma gibi faaliyetlerin tümünü besleyen, ortaya
çıkaran ortama "Uyuşturucu Kültürü" adını veriyoruz. Zararlı
alışkanlıkların temelinde bu vardır ve bunu önlemek uyuşturucu kültürüyle
mücadeleye bağlıdır.
Bu kültürün filizlendiği birahane, pub, diskotek, kahvehane, kumarhane,
meyhane ve benzeri yerlerden uzak durmalıdır. Bira ve "alkolsüz"
denilen bira, alkolizm ve uyuşturucu batağının başlangıç basamağıdır.
Yine milli manevi değerlerimiz, yüzyıllardan beri nesilden nesile intikal
eden geleneklerimiz uyuşturucu kültürünün panzehiridir. Bu değerlere sarılmak
zorundayız.
Medya'ya düşen görevler
En güçlü ve yaygın eğitim kurumu olduğu
halde bu çizgide hiç bir görev üstlenmeyen, hatta büyük bölümü ile, bilhassa
temeldeki konu olan ve her türlü zararlı alışkanlıklara ve bunların salgın
haline gelmesinde en büyük etken kabul edilen uyuşturucu kültürü çizgisinde
büyük bir sorumsuzluk sergileyen medya, mutlaka disipline edilmeli. Bu güçlü
kurum bütün birimleri ile yararlı bir çizgiye getirilmelidir ve medyanın bu
sorumluluklarını ve hayati önem taşıyan görevlerini kabullenip yerine
getirmedikçe diğer hiçbir tedbirin ülkeyi ve toplumu selamet kıyısına
götüremeyeceği kesinlikle bilinmelidir. Bu ülke, bu toplum ve bu devlet hepimizindir.
Bir yerde hırs ve kazançlara sınır tanımak zorundayız.
|
|
Çocuğunun uyuşturucu
kullandığından kuşkulanan aile ne yapmalıdır?
Böyle bir
durumda paniğe kapılmamalı. Çocuğu karşısına alıp samimi olarak konuşmalı ve
uzman bir psikiyatriste götürmeye onu ikna etmeli, uzmanın tavsiye ve
telkinlerine uymalıdır. (Bazı hastanelerde bulunan bu konu ile ilgili
bölümlere de başvurulabilir.)
Son olarak şunu söyleyebiliriz ki uyuşturucu bağımlılığından kurtulmak güçlü
bir irade ve üstün bir gayet ister. Kişi istekli ve gayretli ise
bağımlılıktan kurtulabilir.
Ne yazık ki tedavi oranının düşük olduğu bağımlıların pek çoğu “yaşayan ölü”
durumunda topluma yük olacak şekilde yaşayıp genellikle de kaza, zehirlenme
vs. gibi bir nedenle genç yaşta hayata
veda ederler. Bu nedenle, en iyisi bu illete hiç bulaşmamak ve bulaşanlardan
uzak durmaktır.
|
|
|
UYUŞTURUCUNUN
ETKİLERİ
|
|
|
FİZİKİ ETKİLERİ
Beyin ve Merkezi Sinir
sisteminde : Sigaradan itibaren
bütün uyuşturucuların en büyük zararı ve tahribatı beyin ve merkezi sinir
sistemi üzerindedir. Bu sebeple beynin mazrufu olan aklı ve iradeyi işlemez
hale getirir. Kişiyi dengeden, normal yaşam ve davranışlardan
uzaklaştırırlar.Beyin ve akıl sağlığının en büyük düşmanı uyuşturuculardır.
Bağımlılarda beliren ilk olgu; akıl ve sinir hastalıkları ve arızalarıdır.
Delilik, erken bunama, şuur kaybı, uykusuzluk, felçler hezeyan (sayıklama,
saçmalama, akıl dışı davranışlar ) halüsinasyon (vehim, hayal görme, işitme
vs. ) lar, zeka ve hafıza kayıpları.En kısa ifade ile: Akıl hastalıkları, zihni
ve ruhi karmaşa ve kaoslar.
Sindirim Sisteminde: Bulantı, kusma, karın ağrıları, kabızlık, ishal,
mide ve bağırsak spazmları, kanama ve yaraları, gastrit, ülser vs.
Karaciğer ve Böbreklerde: Bu zehirlerin organizmadan atılmasında en
ağır görev bu organlara düşmekte olup, karaciğer ve böbreklerde büyük arıza
ve tıkanmalara, karaciğerde yetersizlik, yağlanma ,sertleşme (siroz)...
Böbreklerde büyük tahribat, albümin, kan ve idrar çoğalması, tıkanmalar ,ağır
böbrek hastalıkları
Gözlerde: Işık ve mesafede uyumsuzluk, şaşılık gece körlüğü,
göz bebeği büyümesi, küçülmesi, göz adele felci bilinen sonuçlar ve
tezahürlerdir.
Solunum Sisteminde: nefes darlığı, öksürük, boğulma hissi, bu yolla
kalp sıkışmaları, solunum felçleri ve ölümler bilinen olaylardır.
Kan organlarında: Kan ,insan hayatının en önemli organı olup,
uyuşturuculardan büyük zararlar görür. Kansızlık ,kan zehirlenmeleri, kan
hücrelerinde şekil ve miktar değişiklikleri, kanın korkulu arızası olan
pıhtılaşma ve kangrenler başlıca arızalardır.
Zehirlenme: Uyuşturucuların başta gelen olumsuzluğu
zehirlenmeler ve bu yolla gelen ölümlerdir. İlk defa olursa HAD, tekerrür
ederse "Müzmin Zehirlenme" adını alır.
SOSYAL ve MADDİ ETKİLERİ
Sosyal bir varlık olan insanın çevresi ile
uyum içinde olması, akıl ve zihin sağlığı ile mümkündür. Bu sebeple akli ve
zihni hayatın en büyük düşmanı olan uyuşturucular, insanın uyum gücünü zaafa
ve iflasa götürmekle onu aileden, toplumdan ve çevresinden kopararak,
yalnızlığa, bunalıma ve hemen ardından da sorumsuz, hipisel (hayvani) bir
hayata mahkum eder. Bağımlıyı yaşayan bir ölü haline getirir.(HipKültür).
Bu sebeple, uyuşturucuların, bağımlıya,
aile hayatına, doğacak çocuklara, iş hayatına, aile ve ülke ekonomisine,
ferdi ne toplumsal ahlaka (namus ,iffet, şeref, haysiyet v.s.) verdiği
zararlar ifadelere sığdırılamaz.
İntiharların, cinayetlerin, her türlü fuhşiyat, gasp ve anarşinin temelinde
uyuşturucu vardır.İç ve dış düşmanların en tahripkar silahı uyuşturucu ve
uyuşturucu salgınlarının itici gücü olan uyuşturucu kültürü (hip kültür) dür.
Cemiyetleri inkıraza götüren her türlü maddi ve manevi tahribatın temeldeki
sebebidir.Ayrıca AİDS, frengi, verem, kanser, kangren ve benzeri bir çok
ölümcül hastalığın yayılmasında da en büyük fail uyuşturucular ve
bağımlılarıdır.
|
|
|
|
|
Uyuşturucuya Alıştırma Yöntemleri
Unutmayın , eroin bağımlılığının ilk adımı
arkadaş kıyağı ile atılır .
Eğer arkadaşınız , gerçektende arkadaş değil de bir "ayakçı" ise,
birkaç hafta sonu devam eden bu kıyakçılığı " bombalama" denilen
ikinci aşama izler. Bu aşamada bir gün ziyaretinize gelen ayakçı,
kıyağını yaptıktan sonra giderken, nasılsa yanındaki yüklüce miktarda
eroini almayı unutuverir. Bir eroinmanın malını asla
unutmayacağını bilmediğiniz için kuşkulanmazsınız. Birkaç gün gelip almasını
beklersiniz. Gelmez. Bir gün, "yahu şundan bir kere çeksek ne olur
sanki?" dersiniz. Sonra bunun gerisi gelir. Mal bittiğinde
bombalanmışınız demektir. Artık bir eroin bağımlısı olarak, her yerde
kıyakçınızı, daha doğrusu
ayakçınızı arar ve kolaylıkla bulursunuz. Özellikle genç yaştaki insanlar
arasında, guruptan bir yada birkaç kişinin uyuşturucu kullanması ,
diğerlerinin de en azından birkez denemesi için yeterli bir neden. Gençler ,
birbirlerine sigara ikram eder gibi yada hastalığını iyileştirmek amacıyla
ilaç verir gibi uyuşturucu sağlayabiliyorlar. Gençler, arasındaki sohbetin
dışında kalmasını istemedikleri arkadaşlarını da kendileri gibi uyuşturucu
kullanmaya zorlayabilirler. Kullanmaya itiraz eden arkadaşlarını dışlıyor yada
"arabesk" türü tanımlamalarla , kendilerince aşağılama yolu
seçiyorlar.
Okul önleri de artık satıcılar için
vazgeçilmez mekanlardan. İstanbul'da bulunan pek çok okulun kapısında ,
özellikle çıkış saatlerinde uyuşturucu satıcılarına rastlanıyor. Okul yönetimi
ne yapıyor? Hayır onların okulunda uyuşturucu kullanan öğrenci yok ki. Neden
böyle bir konuyu düşünsünler?
Esrar bağımlıları , kullandıkları malın içine eroin karıştırılarak bu
uyuşturucuya da alıştırılabilirler. Eroin krizleriyle birlikte de bağımlılık
başlar.
Uyuşturucu Kültürünün Sebepleri
Toplumu ayakta tutan , ona yücelme ve
yasama gücünü kazandıran , manevi , ahlaki ve hamasi değerlerini çürüterek ,
sömürgeci devletlerin uydusu halin getiren bir soğuk harp uygulamasıdır. Dış
güçlerin ve içerdeki ajanlarının ve bunlarla işbirliği yapan mafya üçlüsünün
organize çalışmaları. Her zaman mafyanın ağına takılmaya hazır
"sokaktaki başı boş insanlar ve çocuklar" Unutulmaması gereken bir
önemli husus da : Beyaz zehir alışkanlığının gelişmesinde , içinde türlü
uyuşturucular taşıyan ve son yıllarda karaborsaya da tekel çizgisinde
hükmeden ithal sigaraların ve kolalı mamullerin keza , çikletlerinde payı
zannedildiğinden çok fazla.
Madde Kullanımının Nedenleri
Bilgisizlik : Tehlikeden habersiz ve bu sebeple konuyu
hafife almak.
Özenti: Özenti sergilemede en önemli payın medyaya
ait olduğu rahatlıkla söylenebilir.
Bira-bahane: Diskotek
ve diğer kafabulma-eğlenme yerleri. Bunlar beyaz ölüm değirmeninin çarkları
ve tuzaklarıdır. Giren büyük ihtimalle öğütülür. Gurup baskıları: kötü
arkadaş.
Merak: Denerim, bırakırım kafası. Fakat bir veya iki
deneme genci belki de dönüşü olmayan yola sokmaya yeterli gelmektedir.
Moda: Çevreye uyma havası... Bozuk çevre ve hasta
toplum. Bilindiği gibi hastalıklarda insandan insana kolaylıkla geçebilir.
Gençlerde tehlike sevgisi , cinsel bozukluklar , kendini aşma , ispatlama
içgüdüsü veya gayreti. Genetik yapının maddeye yatkınlığı. Gençlerdeki manevi
boşluk , inanç zaafı. Bozuk aile ve hasta toplumdan kaynaklanan güvensizlik duygusu. Gelecek
karşısındaki kaygılar strese, sıkıntıya ve yalnızlığa itiyor. Aile
yapısındaki bozukluklar , geçimsizlikler. Ahlaki manevi zaaflar. Yine
ailelerdeki ekonomik bozukluklar çoklukla formaliteyi bozar.
Bilhassa yokluktakini bunalıma ve intihara , varlıktakini şımarıklığa ,
taşkınlığa , tahribe yöneltir. Eğitimdeki zafiyet , yetersizlik ve
yanlışlıklar. Maddeci felsefeye dayalı eğitimler insanları bencilliğe
(egoizme) , şahsi çıkarcılığa iten temeldeki sebeplerdir.
Arkadaş çok önemli
Çocuklar ve gençler aileden ve okuldan ,
zamanla arkadaş çevresinden etkilenirler. Arkadaş çevresinde kabul edilmek
için gençler, ekseriya çevresinin baskısına dayanamaz aşağılık duygusu ile
uyuşturucu kullanır. Sanıldığının aksine , uyuşturucu ile ilk temas , sokak
başında bilinmeyen satıcı vasıtası ile değil , bilakis arkadaş çevresiyle
olmaktadır.
|
|
|
|
|
|
İslamda içki ve uyuşturucunun yasaklığı:
Hadis-i şerif: buğdaydan içki yapılır,arpadan içki
yapılır,hurmadan içki yapılır,baldan içki yapılır. Fakat ben sarhoşluk veren
bütün şeyleri size yasak ediyorum. Tirmizi eşribe H.1872
Sarhoşluk veren herşey haramdır. Çoğu sarhoşluk
veren şeyin azı da haramdır.bir testisi sarhoşluk veren şeyin bir yudumu (veya
bir avuç dolusu kadarı)da haramdır. E. Davud eşribe H.3681,3687
Kur’an-ı Kerim’de: Ey iman edenler!
İçki,kumar,ibadet ve tazim için dikilen putlar, fal okları,hepsi de şeytan işi
pis şeylerdir,bunlardan sakınınız ki kurtulasınız, Muhakkak ki içki ve kumarda
şeytan aranıza düşmanlık ve kin düşürmek sizi Allah’ı zikretmek ve namaz
kılmaktan alıkoymak ister. Artık siz bunlardan hala vazgeçmez misiniz. Maide 90
Yüce Allah bir şeyi haram kıldığı zaman , onun
satışından elde edilen bedelini de haram kılar. E.Davud buyu H.3485, 3488
Bal ve arpadan yapılan içkilerle ilgili fetva isteyen
sahabeye Resulullah(ASM): ‘’Ben her
sarhoşluk veren şeyi yasaklıyorum’’ buyurdular.
(Kütüb-i
Sitte 7/232)
Sarhoş eden şeyin azıda, çoğuda haramdır.
(Kütüb-i Sitte 7/269
Hz.Enes(RA) anlatıyor: Resulullah(ASM) hamrla
ilgili on kişiye lanet etti: meyvenin suyunu sıkana, sıktırana, içene, sakilik
yapana, taşıyana, taşıtana, satana, satın alana, bağışlayana ve bunun parasını
yiyene. (Kütüb-i Sitte 7/241)
|
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder